27.10.09

bu gala daşlı gala

bugünü bir beyinsiz olarak geçirdim. herşeyi son dakikada yaptım. ayrıca yeni bir kliniğe transfer oldum hem belki gececi olarak işe başlayacağım. ve tüm bunları bu beyinsiz halimle yaptım. yarın sabah yeniden beyinli bir insan olmayı hedefliyorum. ayrıca sevgili vınn'ım anneannemde gerçekleştirdiğim ilk testi başarıyla geçti. bakalım fethiye'de de bu kadar başarılı olabilecek mi? olursa ne ala. ama asıl test fatura geldiğinde gerçekleşecek.
yarın sabah fethiyeye yola çıkıyorum. belki yazamam. 4 günlük kısa bir kaçış ama zamanaması çok iyi. tebdili mekanda ferahlık vardır. ne kadar doğru.
ama beynim yok. inkar edemem.

26.10.09

sıçanzi!

evet günlerden pazartesi ekimin 26sı.
gün itibariyle sınav programım açıklanmış bulunmakta.
geçen dönemde olduğu gibi sınav tarihlerimi buradan yayınlıyorum. bunu da gelenek haine getiriyorum canım blog. hayırlı olsun.
ama esas amacım yıllar sonra bile bugünlerimi düşünüp halime şükretmek içindir.
ayrıca diğer bir amacım da dönemde 5-6 ders alıp 2 hafta süren vizelerinden, öncesindeki ve vizeler süresince tatil olan okullarına rağmen yakınan genç arkadaşlara ibret olmasıdır. akıllı olun, oturup adam gibi 2 hafta kassanız bitiyor işte herşey. adamı dellendirmeyin.
saygılar.




p.s: sözüm meclisten dışarı olm sakın siz alınmayın. okoko?

.

25.10.09


her gördüğünde sırıtır mı bi insan ya. ben sırıtıyorum evet. otobüslerin arkalarını gözler oldum.

23.10.09

okuyanlara hiçbir şey vaadetmiyorum. sadece kendimi rahatlatıyorum.

çok güzel yazan insanlar var. onları okudukça yazasım gelmiyoru buraya uzun uzun.



şahin k.'yı cümle içinde kullanırım bazen.

msn iletim: burada olupta çevrimdışı görüneni şahin k. öpsün.
malum şahıs(sazan): şahin k.nın öptüğü de seni öpsün.
bende: yavşak kocaman bi sırıtış.

22.10.09

tüm sözler seninse,sessizlik benim.

cem adrian dinlerken hiç sıkılmıyorum. çünkü aynı monoton sesi dinlemiyorum arka arkaya. her şarkıda farklı biri söylüyormuş hissine kapılıyorum. seviyorum. ayrıca sözlerini çok sevdiğim insanlardandır. umay umay vardır birde. orospu kırmızı. nokta.

.
sevişmek: birbirini sevmek.
                  aşk yapmak.
bir sonu var mı sence bu sevişmelerin?
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
 
Oruç Aruoba

21.10.09


ama arkadaşlar iyidir!

sin nombre!


naber blog nasıl gidiyor hayat? bugün garip bir gündü sonra derse yetiştim. ne neşeliydim ne de gergin. sebepsiz bir sakinlik. herneyse. biz çaylarımızı yudumlarken yan masada birden kıyamet koptu, gerisi kavga gürültü. kampüsteki 4.yılım ve bu denk geldiğim 2.kavga. göstermelik aptal bir sebepleri var ama esas sebep başka. ama konu o değil. toksik dersi iptal olmuş. eve erken geldim. gelmeden de film almaya karar verdim. yine sadece afişlerine bakarak 2 tane film seçtim(biliyorsun artık kimdir nedir takip edemiyorum).  gelir gelmez izledim birini. güzeldi. sundance'ten ödüllü. burda gösterildi mi ya da hangi isimle gösterildi bilmiyorum. konusunu falan anlatmıyorum burda üşeniyorum ya da anlatırsam fazla ayrıntı verebilirim. o yüzden sana sadece filmin sitesini ve fragmanını bırakıyorum. sen ister izle ister izleme.
çav.

19.10.09

Happy People Dancing on Planet Earth

eski dost naraxa izletti az önce. bende dansettim. eğlendim.
mutlu muyuz?

Where the Hell is Matt? (2008) from Matthew Harding on Vimeo.

ben bugün



Originally uploaded by Emir Ozsahin

Haydar hoca ve süt dersi ile haydar haydar ve aslanüstü arasında bağlantı kurabilecek kadar dersle ilgiliydim.
Bir ara toksikoloji dersinde CO zehirlenmesinde belirtileri sorduğumda hatırlayamazsanız yanınızdaki arkadaşınızın boynunu sıkıp bakın, ben sağaltımını yaparım diye bir cümleye şahit oldum, gerçekten.
Ayrıca öğlenden sonra kurtlandım sınıflarda, amfilerde dersin ortasında kalkıp dolaşmamak, sınıfın içinde koşturmamak için kendimi zor tuttum.
Buradaki fotoğraflara bayıldım, buradakileri de çok sevdim.


18.10.09

-meme, -mama

yine aynı şey olmasın diye çaba harcıyorum bu sefer. sık muhabbet tez ayrılık getirmemeli. bir insana olduğundan fazla anlamlar yüklememeli, olmasını istediğim gibi görmemeliyim. gerçekle yüzyüze geldiğimde birden buz kesilip arkamı dönüp gitmemeliyim. gideceksemde bunu karşımdakini üzmeden yapmalıyım. daha fazla saçmalamamalıyım.
içses.

17.10.09

hava soğuk yağmurlu...


havalarla dengesizliğim arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. misal sabah evden hırkayla çıkıyorum, hava bulutlu görünüyor. aradan 2 saat geçmiyor bu sefer tişörtlerle geziyoruz bahçede. 5 dakika içinde ürperip hırkalara sarılıyoruz yine. öğleden sonra çıkıyorum sokağa hava kapalı yağdı yağacak, ama arada dar bir şerit boyunca içini sıcacık yapan bir ışık parçası yansıyor, gökyüzüne baktığında nerden geldiğini anlayamadığın. ankara'da yaşayanlar, yaşamış olanlar daha iyi anlarlar beni.
bende böyleyim işte. aslında canım sıkkın çünkü düzenimi oturtamadım hala. aralardaki boşlukları dolduramadım ama dolduramamamın sebebi de benim. işte esas nokta da bu zaten. herneyse mevzubahis bu değil. canım sıkkın hiçbirşey yapmak istemezken birden gülümseyen rastgele bir yüz, arkadaşlarla ders arası mini bir sohbet, kampüsteki köpeklerden biriyle oynaşmak ya da derste hocanın sesindeki komik bir çatallanma tüm ruh halimi değiştirebiliyor. o andan itibaren sanki dünyanın en mutlu en huzurlu insanı ben oluyorum.
havalardan işte nolcak.

p.s: başlıktaki şarkıyı hatırlayanlar elime mum diksin...

.

15.10.09

tam yazıcaktım ki..




 
tam şu fotoğrafı bulmuş, eklemiş, film hakkında birkaç satır yazıcaktım ki birden sigara yanıklarına takıldı gözüm. sonra da yazmaktan vazgeçip link vermeye karar verdim. aynen böyle oldu.
buyrun buradan okuyun.

p.s: nasıl bir dalgınlıksa az önce sigara yanıkları yazacağıma sinema yanıkları yazmışım. düzelttim.

14.10.09

 
kendimden çok onu düşüneceğim biri çıksa ya karşıma...

13.10.09

güzel ne güzel olmuşsun.

başlıktan kısmen bağımsız:
pub yuvadır.

p.s: başlık fikret kızılok'tan. pek dinlenesi.

pazar.


pazar günü dost'un önünde oturup keyif yaparken muratcan'la tanıştık biz. mısır aldık, yedik, sohbet ettik. yenidoğanlıymış. 2.sınıftaymış henüz. bir küçük kardeşi varmış. babaanneleriyle yaşıyorlarmış. haftasonları mendil satıp okul harçlığını çıkarıyormuş.
okulla aran nasıl dedik. iyi dedi. peki büyüyünce ne olmak istiyorsun dedik. asker dedi. asker olma daha faydalı birşey ol dedik. olmaz, abimin öcünü alıcam dedi. birşey diyemedik. diyemedik ki bunun sonu yok. intikam sana birşey kazandırmaz. böyle işte denk gelirseniz sizde tanışın küçücük, sevimli muratcan'la.

11.10.09

mübaşir son kalan harçlığıyla ne yaptı?


napcak gitti kitap aldı yine tutamadı kendini. cebinde yine para kalmadı. bir yandan biriktiriyor, bir yandan böyle harcıyor işte. sonuç olarak 3gün aç gezecek yine, çünkü sadece yol parası kaldı cebinde.

olsun öğrencilik güzeldir.
kitaplar da güzeldir.
öyleyse öğrencilik kitap mıdır?

p.s: kitap hakkında ayrıntılı bilgiyi buradan alabilirsiniz.

9.10.09

el yazımı ifşa ediyorum.

okulda yazdm bugün. yeniden yazmak istemedim, fotoğrafını çektim. tıklayınca okuyabilirsiniz.















p.s: yazdıklarım ilk aklıma gelenlerdir, hiçbir ekleme veya çıkarma işlemi yapılmamııştır blog.
p.s: ifşa etmek dilime ogan'dan yerleşmiştir.
p.s: yazıdan karakter tahlili yapıcak olan varsa, beklerimdir.
p.s: bu yazıyı yazarkenki güzel hava, yeşil ağaçlar ve rüzgarla huzur içinde hışırdayan sarı yapraklar, etrafımda yatan kediler ve köpekler de göz önünde bulundurulursa biraz melankolik olduğum kabul edilebilir.

7.10.09

firstly.

First sensations karpuzlu,koklamalara doyamadığımdır.
Sakızdır,candır.

4.10.09

ah jim!


sadece şu görmüş olduğunuz afiş üzerine izledim bu filmi. aslında afişten çok jim'di izleme isteği uyandıran. herneyse filmi bugün izledim ve tercihlerim konusunda kendimi bir kez daha tebrik ettim. başlarda biraz olayı çözümleyemedim ama ortalardan itibaren daha iyi akmaya başladı film.

herneyse işte filmi uzun uzun anlatmak gibi bir niyetim yok. merak eden burdan film hakkında bilgi alıp, burdanda filmin fragmanını izleyebilir.

film gerçek bir otobiyografik romandan uyarlamaymış bu arada.
ben yine daha öncelerde olduğu gibi jim sturgess'e hayran kaldım.
yirim.

3.10.09

kış gelirken..

Montla Sıç efsanesini bilenlere tekrar hatırlatmak, bilmeyenlere de bundan sonra daha bilinçli sıçmaları için yolluyorum.

p.s: sıçmak falan dedim ama kusura bakmayın artık.
p.s: çizen:umut sarıkaya

BüstüN

2.10.09

friendfeed'e ısınmak ya da ısınamamak...

İşte bütün meselem bu(!).
Ama sana yalan borcum yok dostum, ısınamadım gitti.

nihayet..

Uzun süreden sonra(bana göre uzun) tüm bilgisayar ve internet sorunlarımı hallettim artık burdayım.