24.11.08
14.11.08
13.11.08
8.11.08
jelatin'in "bana yalan söylediler/kaderden bahsetmediler" başlıklı yazısındaki son cümle canımı yaktı bir an:
...seneler sonra karşılaştığımızda kuvvetle sarılmaktan kendimizi alamayacağımız, boğazımızda kalmış aşklarımıza ithaf olsun.
dün öğlen bitti dersim. liseme uğradım. bizim dönemden çok az öğretmen kalmış. koridorlarda kameralar falan var çok kötü. özlememişim ama bunu farkettim bir kez daha. aslında gözümün önüne gelen birkaç kare var lise deyince, hepside çok güzel. garip. her neyse. dvd aldım yine tutamadım kendimi. hunting & gathering'i izledim. filmin üstündeki audrey tautou(amelie'den bilirsiniz) ve guillaume canet(love me if you dare'den hatırlarsınız) isimlerini görünce düşünmeden aldım zaten, iyiki de almışım. saçma sapan haller içinde olan ruh halime iyi geldi.

9da uyandım bugün. boş boş oyalandım 12ye kadar. 12den sonrada farma(koloji) çalışmaya başladım. bu kadar dayanabildim anca. eğlenceli aslında ama çok fazla bilgi var akılda tutulması gereken. biraz daha devam edeyim ben çalışmaya. sıkılıp geri dönücem nasıl olsa..
p.s:feysbukta insanların fotoğraflarına bakmak bir hastalık olsa gerek. off.

9da uyandım bugün. boş boş oyalandım 12ye kadar. 12den sonrada farma(koloji) çalışmaya başladım. bu kadar dayanabildim anca. eğlenceli aslında ama çok fazla bilgi var akılda tutulması gereken. biraz daha devam edeyim ben çalışmaya. sıkılıp geri dönücem nasıl olsa..
p.s:feysbukta insanların fotoğraflarına bakmak bir hastalık olsa gerek. off.
7.11.08
birkaç fotoğraf birkaç damla gözyaşı
arkadaki sarı bina her sabah muhteşem manzarası eşliğinde eşsiz kahvaltımızı yaptığımız yer.
6.11.08
depresif
bu sıkıcı yazıya sonuna kadar katlanmak zorunda değilsiniz. okumasanız da birşey kaybetmezsiniz.
geldiğimden beri bir garibim. aslında gitmeden önce de böyleydim ama döndükten sonra biraz daha değiştim. seyahatlerden dönüşler hep zor olur zaten benim için; bu kez daha da zor oldu. orda yaşamaya alışmıştım. hergün en az 2 gösteriye, birlikte yaşamaya, temiz havaya, bulutlara, yağmura, kukko'ya, insanlara, ülkeye, herşeye.. dönüşte beni bekleyen sınavlar ayrı bir sorun zaten. ama bu konuda da saçma bir rahatlık var şu an üzerimde. dün girdiğim ilk vize berbattı misal. soruları bile okumadım doğru düzgün. çok sıkılıyorum. tepkisizim. farklı bakıyorum herşeye. kimseyi anlamaya çalışmıyorum, kafamı yormuyorum. içimdeki erasmus ateşi de söndü şimdilik. yinede helsinki'de yaz stajı ayarlama girişiminde bulunabilirim. sabahları ne giyeceğime karar verememekten ve aradığımı bulamamaktan derslere geç kalıyorum. devamsızlıklarım sınırda. ders çalışmak istiyorum onuda yapamıyorum. blogada yazmak gelmiyor içimden. kalem ve kağıt daha sıcak geliyor. elimin altındaki bir deftere her an herşeyi kaydedebilmek klavye takırdatmaktan daha keyifli. bazen çok yalnız olduğumu farkediyorum. ya da sadece öyle hissediyorum. sevgili anlamında değil bu. aslında asosyal biri sayılmam. sıkıldığımda arayabileceğim ve asla geriçevrilmeyeceğim bir sürü arkadaşım var ama sanki bir şeyler eksik. off. fazla sıkılıyorum sanırım bu aralar. nasıl bu hale geldiğimide çözemedim. şu an tek istediğim bir hafta öncesine dönebilmek ve hep o zamanda kalabilmek...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)