17.9.09

sen geçerken sahilden sessizce...

çoğunluk tanımazdı onu. hatta gemiler şarkısını ilk kez teomandan duyup onun şarkısı sananda çoktur.
ama ben ilk ondan dinlemiştim gemileri. kitlenmiştim ekrana adeta. küçüktüm daha. ama ne gözlerimi klipten ayırabilmiştim ne de kulaklarımı şarkıdan.

ama bugün öğrendim ki o ölmüş. ölmek. ne hazin bir kelime...

merak edenler için: orhan atasoy(1949-2009)
                              gemiler
                              haber

                             

hani


hani bazı dönemler vardır hayatımızda. belki en zor en yorucu yıllardır ama yinede en güzeldir . işte böyle dönemlerde yine insanlar vardır hayatımızda. bu en özel yılların birlikte geçtiği insanlar, dostlar, arkadaşlar... birgün gelir yollar ayrılır, herkes farklı bir yöne savrulur. görüşmeler gittikçe seyrekleşir. bir süre sonra bakmışsın bayramdan bayrama bile görüşmez olmuşsun. sonra birgün bir haber gelir; belki bir düğün belki bir cenaze, ortak bir sevinç ya da ortak bir üzüntü... ve bu haber yıllar sonra sizi bir araya getirir. hiçbirşey söyleyemeden sarılırsın sımsıkı ve sıcacık. kelimeler boğazında düğümlenir, bir türlü çıkıp dökülmez ağzından. gözlerin buğulanır bir anda. bilirsin ki sen hayatının unutulmaz bir dönemini bu insanlarla birlikte geçirmişsin, aradan yıllar geçmiş belki ama ne sen unutmuşsun o günleri ne de o.

işte bu çok tuhaf bir duygudur. yıllar sonra bile o insanların bir telefonla senin yanında olması bambaşka birşey...

14.9.09

 
Ne zaman bir gemi görsem limanda
Alıp başımı seninle gitmek isterim.
Umurumda değil bu oyunlar, bu düzenler
Anlasana; seni arıyor ellerim.

13.9.09

yaşasın okulumuz.

bok var gibi bayram öncesi açılan sevgili okulum, herşeye rağmen seni seviyorum.
ama seni sevmem sana küfretmediğim anlamına gelmez değil mi?

11.9.09

gerçek..


uzun zamandır nihayet sonuna kadar sıkılmadan bir film izledim:
lars and the real girl.
filmin çekildiği yer, mevsim, mekanlar, renkler, müzikler tam da şu anki ruh halime uygundu. ama anlamadığım dvd'nin kapağında inanılmaz komik yazıyordu fekat ben filmi çok acıklı buldum.
yalnızlık zor tabi.
neyse.

kendime not: uzun zamandır ne çok şeyden keyif almamışım. toparlanmam lazım. nerde benim toz pembe gözlüklerim? gören oldu mu acaba?

9.9.09

yarım kalan


oysaki sıradan bir arkadaşı gibi davranmaya karar vermişti apti. ondan da aynısını beklediğini söyledi, yaşadıklarını unutursa daha kolay olurdu herşey.
şapşal yaşadığımız hiçbirşeyi unutmam dedi. birgün bir yerde karşılaşırlarsa yine aynı şeyleri hissedeceğini onu yine aynı tutkuyla isteyeceğini de söyledi.
oysa ki apti kararlıydı. bu sefer kafasında bitirmişti herşeyi.
artık uyuma zamanıydı.

şapşal: -tatlı rüyalar, öpüyorum seni. dedi.
apti: -tatlı rüyalar. diye karşılık verdi.
şapşal üzüldü. -tamam, özür dilerim. bir daha olmaz.dedi.
a: -az önce konuştuklarını hatırlattı. -lütfen. dedi -başka yolu yok.
ş:-öptüm, uyudum. yazdı.
apti gülümsedi: -beğendiği kızı gizlice öpüp kaçan çocuklar gibi oldu.
ş: -aynen onu yaptım. dedi.
a:-ama çocuk kaçtığı için devamını hiçbir zaman öğrenemeyecek. dedi.
ş:-neyin devamını? diye sordu şapşal.
a:-birlikte yaşayacaklarının devamını... diye karşılık verdi apti.
ş:-ben hiçbirşeyden kaçmadım.
a:-bende zaten sana değil öpüp kaçan çocuğa söyledim. dedi.
ş:-iyi tamam. yine öptüm uyudum..
ve uyudular...

ankaranın taşına, gözlerimin yaşına..

  • ben henüz küçükken (her bakımdan küçük) bir şarkı vardı ankara rüzgarı diye. biz garip ankaralı kızlarda kendimizi avuturduk. her gören ağladı, kalbini bağladı falan. hey gidi hey.
  • sonra bir de ankarada aşık olmak vardı. hala da var. bu fenadır ama. özelliklede zuhal olcay versiyonu. pek severim. pek hüzünlenirim.
  • ben her yaz aşık olurum, eylül ekim geldi mi depresif olurum. tabi canım havalardan yoksa neden olcak başka..
  • youtube birsürü videoda hata veriyor, sinir bozucu..


havalar burda çok güzel iki gündür, diğer yerlerin aksine. birazcıkta yağmur yağsa tadından yenmicek. 

bugün kliniğede gitmedim, şimdilik evde pinekliyorum. özlemişim.

bir sürü albüm ve şarkı buldum, yine eskisi gibi dinliyorum öyleyse varım.

pazartesi ders başı, herkesler toplanmaya başladı yavaştan, insan özlüyor tabi.

fotoğraf: sarah bradham

3.9.09

az önce aldığım bir haber üzerine kalbim pır pır attı.

Farabi Öğrenci Değişim Programı diye birşey varmış. ben az önce tesadüfen öğrendim. anladığım kadarıyla yurtiçi anlaşmalı olan üniversiteler arasında yarım dönemlik öğrenci değişimini sağlayan bir program. 

nedense onunla bir dönemde olsa birlikte okumak fikri beni çok heyecanlandırdı. şimdilik sadece hayal ama neden olmasın?

aklıma gelen ikinci kişi ise cüneyt oldu bilinçalltımın bir köşesine kaydetmişim demek ki 'cüneyt ve boğaziçi'. neyse hemen onada bir mesaj yolladım. ama sonra kaynağı belirlenemeyen bir yerden öğrendik ki odtü, itü, boğaziçi ve bilkent bu programı kabul etmemiş henüz. ama yinede araştırıp şansını zorlamaya değer. 

sevgilerimle 
heyecanlı k.mübaşir

2.9.09

kardeş geldi!

ben meraklı bir insanımdır efenim. velhasılkelam tek başıma anlamakta zorlandığım pek çok şey mevcut. dün akşamki teklifi heycanla ve hiç düşünmeden kabul etmem de bu yüzdendir. lakin biz sordukça cevaplarınıza ihtiyacımız olacağı da gözardı edilemez bir gerçektir. öyleyse nedir? akşam saatlerinden itibaren anlayamadıklarımızı anlamak için okuyun okutturun güzel insanlar (güzel derken farazi anlamda yani çirkinsen yine gel yahu aşkolsun).
işte nacizane adresimiz:
senianlamayicokistiyorum.blogspot.com

p.s: ayh bilog kıskanma n'olur. benim gözbebeğim sensin bak seni ihmal edersem kafama ishal kuşlar sıçsın tamam mı?

hadi öptüm.

wanted!


yukarıda görmüş olduğunuz bir grup blog yazarı bugün akşam saatlerinde buluşmuş, çakma iftar yemeği düzenlemiş. üstüne gidip bir güzelde çay içmişlerdir. orada olamayanlara inat  yüzsüz yüzsüz fotoğraf çektirmişler. ama çok şanslılar ki ben isimlerini buradan veripte onları rencide etmeyeceğim.