30.12.09

yılsonu yazısı yazıcaktım. ağır-konulu. ama ders çalışmam lazım. yazıcam daha sonra.

26.12.09

kokoreç kokokokoo


"coco avant chanel"i izledim nihayet. filmi izlemek istememin sebebi chanel'in hayatından çok audrey tautou'ydu. ama audrey kadar coco'dan da etkilendim, inkar edemem. markalarla vs. ile pek ilgim alakam yoktur fakat tamamen de bihaber değilim. sonuç olarak coco chanel'e saygı duydum. audrey zaten baştacı. gerçi ben "devil wears prada"yı da çok sevmiştim.bak ya yine dikiş öğrenme damarım kabardı. birkaç senedir deli gibi dikiş dikmeyi öğrenmek istiyorum. patron falan çok ilginç.
herneyse.

4 ocakta finallerim başlıyor. perşembe istanbula gidiyorum. okulun uzayıp uzamayacağı bu döneme bağlı. noel babadan azıcık akıl-fikir istesem yollar mı acep*

20.12.09

palas pandıras




uzun süredir yazamıyorum birşeyler. ne klavye ne de kağıt kalem cazip gelmiyordu bu aralar. aylar süren sınavların da etkisi var sanırım bunda. okumaktan ve yazmaktan sıkıldım.
*
kendimi çok boş hissediyorum bu aralar. sanki çevremdekilere aktaracak hiçbirşeyim yok gibi. düşünemiyorum gibi. düşünüyorum da uyulayamıyorum gibi. üşengeçlik var serde. bu durgunluktan hoşnut değilim ama. yakında geçer umuduyla harcıyorum zamanımı. içime kapanasım var.
*
son 3-4 aydır birşeyler değişiyor hayatımda. isim koyamam şu an bu değişikliklere ama iyidir iyi. alışmaya çalışıyorum sadece. bazen durup uzaktan bakmak istiyorum kendime, yaptıklarıma, yaşadıklarıma. ama onuda yapamıyorum. sanki çokçok ağır birşey var üstümde ve ben onu kaldırıp hareket edemiyorum bir türlü.
*
sabretmek lazım.
*
tanımadığın birini sevebilmek çok garip. sevmek kendiliğinden mi olur yoksa sevmek çalışılarak olacak birşey midir?
*
fotoğraf makinamı da yeniden ele almalıyım özledim.
*
g. iyi haberler verdi tam da bu yazıyı yazarken. birden bir mutluluk dolddu içime. sanırım üzerimdeki yükün bir kısmı uçtu gitti.
*
hayat bize güzel (.
*
başlık: can yücel'den
fotoğraf: simon crubellier

13.12.09

"birini elde edinceye kadar uğraşan, sonra sıkılıp bırakan. aşka inanmayan, ama insanları kendine bağlamaktan büyük zevk alan aptal. ..." diye ne güzel ifade etmiş larien. işte o küçük aptaldan bir tane benim içimde de vardı. umarım bu sefer gitmiştir. ve herşey çok güzel olur.

dün geceki dostum yine bira ve kahve.

zaman zaman okuduklarımı paylaşmaktan kendimi alamıyorum.
http://anahtardeligi.blogspot.com/

12.12.09

aşık mıyız?



biz çok mutluyuz. hayat çok garip. ama istediğimiz gibi... çok hızlı. daha çok vakit geçirsek. hep istesek hep gerçekleşse. herkes sevdiceğine kavuşsa. çiçekler böcekler falan işte ama mevsim kış, havalar soğuk. yinede seğmenler parkı bu havada bile çok güzel. hele ki elinizi tutan, içinizi ısıtan sıcacık bir el varsa... ama yoksa  onun da ayrı bir güzelliği var. o da olmalı bazen ama süreklilik iyi değil.

bu gecelik bu kadar saçmalama yeter. öptüm gözlerinden blog.

3.12.09



Aklıma sokakları dolaşan devrimci çocuklar geliyor. Hangi sokağa sapacaklarını hala bilmiyorlar mı diye endişeleniyorum. Hangi gün öleceklerini bildikleri gibi... Ne zaman dışarı çıksam bu çocuklarla karşılaşıyorum. Dünyanın en güzel yüzleri onların. Dünyanın en güzel sol elleri onların, dünyanın en güzel gözleri... Devrilip dursalar da hala onlara bakınca hayata bağlanıyorum. Kocaman pis sürülerin üstüne yürüyen hala onların siyah kazakları. Hala en coşkulu hikayeyi uzatıyorlar nefretin kollarına. Kırılsın istiyorlaar bu kör duvarlar. İnsan devrilecekse senin gibi devrilmeli Atilla, onlar gibi.

umay umay
bütün güzel çocuklar şüpheli sayfa24

fotoğraf.  i.Anton

23.11.09

ama bu şarkı...

lise zamanlarıma armağan bu şarkı... ne söylerdik bunu ve diğer şarkıları.. konsere gitmekte taa üniversitenin ilk yılı kısmet olmuştu. hey gidi hey. şimdi klip çekmişler hacı. bak izle dinle. hergün içeceğim ve sana pis pis güleceğim...

Dengesiz Herifler - Her gün içeceğim

Dengesiz Herifler | MySpace Music Videos

18.11.09

aklımı tutamadım kafatasımda, uçtu uçtu!

http://fizy.com/s/1ahu7a

duman grubu diye anons etmeyeymişin iyiymiş be nejat abi. neyse.


bu arada kerhane lafını dershane lafından daha sempatik bulmaktayım. o ne öyle dershane böğh.

14.11.09

bu blogun yetkilisiyle görüşmek isteyen şey'e

aradığınız kişi hayattan kopmak üzeredir. 5haftaya yayılmış vizelerinin 7tanesini 6güne sığdıran öğrenci temsilcisi ve danışman hocasına sayıp sövmekte, yeni seçilen dekan yüzünden okulunun hiç bitmeyeceği inancına kapılmaktadır. yapamadığı birçok şey, gerçekleştiremediği birçok hayal,eksiklikleri immun sisteminin de zayıfladığı şu günlerde yüzüne birer tokat gibi inmektedir. sayılan ve sayılamayan birçok sebepten aradığınız kişinin depresyona girmesine ramak kalmıştır.
.

12.11.09

panik vardı bi ara deniz yılmaz falan..



sanırım artık ders çalışmaya başlamalıyım. oyalandıkça vicdan azabım artmakta. bugünkü eşlikçilerim elliott smith ve lady&bird.
neyse işte önümüzdeki hafta bissürü vize olması yetmiyormuş gibi bir de quizleri sıkıştırdılar aralara.
ahh okuyacak fakülte mi yoktu anasınısatiim. mis gibi uludağ'da okumak vardı işte. niye ankara'da kaldım ki tercih yapan kafamasıçiim.
amaan bullshit!
toksikolojiden de 40 almışım ki sorma.
hadi sen burdaki şarkıyı dinle. çok beğenirsen de bana mesaj bırak sana albümü yollarım.
yea.

p.s: haberlerdeki domuz gribi abartmaları bit artık olur mu.

11.11.09

sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?


tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş tahirle zühre olabilmekte
yani yürekte.

meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahiri zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
tahir ne kaybederdi tahirliğinden?

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

 ***






8.11.09

isteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü...



Originally uploaded by i.Anton
anahtardeliğine şöyle bir göz attımda 2007 eylülünde başlamışım blog yazmaya. o zamanlar ne güzel yazarmışım. artık öyle uzun cümleler kurmaya ne sabrım ne de kelimelerim yetiyor. twitter, facebook ve türevleri ile çok fazla blog okumanın beni kesinlikle olumsuz etkilediğini düşünüyorum. okudukça yazasım gelmiyor çünkü. bu huyumdan vazgeçmeliyim. çok okumaktan mı okuyup okuyup yazamamaktan mı?

okumayı reddetmek istiyorum. şu an. mümkünse birkaç kişi dışında kimseyi okumayayım. yapabilir miyim? belki evet belki hayır. yapmak istiyor muyum? evet.

bir garip domuz gribi.

yine yeniden fırsat buldukça diğer bloguma daha mühim konular hakkında yazılar yollamaya başlayacağım.
az önce domuz gribi hakkında gelen bir mesajı aynen kopyalayıp yapıştırdım.

uyanık olun.

link: anahtar deliği - domuz gribi hakkında

sesin karizmatik, kulağın delik olsun.


ses gerçekten 1.derecede etkileyici birşey. en azından benim için.
misal piiz vokali emir, sancılı inek vokali nafiz'in sesleri beni benden alır, ayaklarımı yerden keser.
tamam abartmış olabilirim ama bu adamlar 24 saat söylese ben 25 saat dinlerim.
hastasıyım.



p.s: evet ses konusu açılmışken "sesimin olanca müşfik kenterliğine rağmen casey affleck gibi osuruk ses düzeyinde konuşurum,hava atmam." diyebilecek kadar alçak gönüllü demirbey'e de selam ederim.

7.11.09

sailing away


sailing away
Originally uploaded by i.Anton

*yalnız bi önceki posttaki fotoğrafın renkleriyle senin rengin ne kadar uyumlu oldu be blog.

*o değilde bugün öyle bi sınava girdim ki. soruların 5te1ini ilk defa duydum. tok-sik-oloji. adın batsın olm. ne boktan derssin sen.

*sıfat tamlamaları vardı bi ara. n'oldu onlar?

*denize açılasım var. açılıp gitsek ya. hergün bir başka limanda bazen kimssiz koylarda. yelkenler fora.

*arkadaşım eşşeki söyleyen diyarbakırlı çocuklara hayran kaldım. helal olsun.

?



  





bu aralar uzun yazamadığım gibi uzun yazıları da okuyamıyorum.
bence vizelerin ve sürekli birşeyler okuyor olmanın verdiği sıkıntıdan olabilir. sence?
*fotoğraf: i.Anton

5.11.09

gece gece hiç hoş olmadı ama.

bulutlar iç içe ve her an başka bir resim oluyorlar
başka bir adla, başka bir zamanda rastlasaydım demiştim ya o gün sana
vazgeçtim, kaçmak yok, söz bu kez
çok güzel uyuyorsun diye yanımda
bak, çok gevezeysem, hadi kapat çenemi
sözcükler ne ki duygular yanında
yoksa yarın sabah uyanıp ayrılınca
utanacağım şeyler söyleyebilirim şimdi
ya da bırak hazır açmışken kapılarını
kalbime biraz daha temiz hava girsin
yalancıyımdır biraz ama bana inan
sarhoşken hep çok sahiciyimdir
yine fazla içmiştim bu akşam da
coşmuş kalbim,of nal gibiyim.
sağır, kör, dilsiz görünür kalbim
ama bil, ben aslında iyi biriyim
bilirim, çok kirlidir aşk sicilim
sadakat konusunda pek iddialı değilim
ama bu kez farklı olsun diye
sen denersen, ben de denerim
pek iyi olmadı şarkı, boş vereyim
gel hadi ‘ortaçgil’ dinleyelim
sıcaklığını verirken sen bana
sızayım aniden kollarında
çok düşündüm kaçarım diye ama dedim;
ne zaman anlaşmış ki kalple beyin
ve hele ne zaman düşünsem seni
yaprak gibi titriyorken kalbim

4.11.09

ne yaparım ki ben.

Doğru düzgün yazmayalı epey zaman olmuş. Farklı farklı yerlere kısa kısa şeyler yazmaktan buraya yazamaz oldum. Birde bu klavyeye hala alışamadım. Herneyse şu yazamadığım süre zarfında neler oldu neler. Sayısalı tutturdum, dünya turuna çıktım, evlendim, boşandım, torunum oldu, paraşütle atladım, scuba daldım, çılgınca alışveriş yaptım, 4üniversite bitirdim, 6dalda doktora yaptım, alkol komasına girdim, ordinaryus profesör oldum, saçlarım beyazladı, sarışın oldum... Hayır. Henüz yapmadım vefakat elbet birgün sana bunlarla da gelicem blog. Ama henüz zamanı değil. Doğru zamanlama önemlidir biliyorsun. Herneyse.
Yaz(a)madığım zaman zarfında bir fethiye çıkarması yaptım. Hava cillop. Son 2 gün yağmur yağdı ama mis gibi. Sonra tam döneceğim gün kaptan kaza geçirdi. Ama ucuz atlattı. Bana triplerde hala. Annemler hala köyde. Ben anneanneme taşındım. Ankara'ya geldiğim andan beri kıçım donuyor. Yok yok kıçım sağlamda bu burnum hiç ısınmıyor benim onu napcaz? Vizeler başladı. 2si gitti. cuma 1i daha gidecek. Bu arada yarın resmen kliniğe başlıyorum. Bir de şu nöbet işini ayarlarsam fıstıık gibi olcak herşey. Başka yaptığım birşey yok işte. Kendi halimdeyim bu ara, kimseciklere bulaşmıyorum. Yoruldum sanırım fazla hareketten. Şimdilik iyi böyle. Yakında sıkılır kıpırdanırım zaten. Aşktan meşkten de elimi eteğimi çektim. kendimi mesleğime adayacağım(yalan da neyse).
Son olarakta tüm ankara'da yaşayanlara rashit'ten hava soğuk isimli şarkıyı armağan ediyorum.
***
Bu aralar saçmalama potansiyelim yüksek. Yakında yazarım elbet. Öpüldnüz. Grip mrip ayağına öpülmek istemeyen varsa geri kaçsın.

lets go johnny!

hayır yani biz senin ayazına alışkınız. bu esmekte nerden çıktı ki şimdi?

27.10.09

bu gala daşlı gala

bugünü bir beyinsiz olarak geçirdim. herşeyi son dakikada yaptım. ayrıca yeni bir kliniğe transfer oldum hem belki gececi olarak işe başlayacağım. ve tüm bunları bu beyinsiz halimle yaptım. yarın sabah yeniden beyinli bir insan olmayı hedefliyorum. ayrıca sevgili vınn'ım anneannemde gerçekleştirdiğim ilk testi başarıyla geçti. bakalım fethiye'de de bu kadar başarılı olabilecek mi? olursa ne ala. ama asıl test fatura geldiğinde gerçekleşecek.
yarın sabah fethiyeye yola çıkıyorum. belki yazamam. 4 günlük kısa bir kaçış ama zamanaması çok iyi. tebdili mekanda ferahlık vardır. ne kadar doğru.
ama beynim yok. inkar edemem.

26.10.09

sıçanzi!

evet günlerden pazartesi ekimin 26sı.
gün itibariyle sınav programım açıklanmış bulunmakta.
geçen dönemde olduğu gibi sınav tarihlerimi buradan yayınlıyorum. bunu da gelenek haine getiriyorum canım blog. hayırlı olsun.
ama esas amacım yıllar sonra bile bugünlerimi düşünüp halime şükretmek içindir.
ayrıca diğer bir amacım da dönemde 5-6 ders alıp 2 hafta süren vizelerinden, öncesindeki ve vizeler süresince tatil olan okullarına rağmen yakınan genç arkadaşlara ibret olmasıdır. akıllı olun, oturup adam gibi 2 hafta kassanız bitiyor işte herşey. adamı dellendirmeyin.
saygılar.




p.s: sözüm meclisten dışarı olm sakın siz alınmayın. okoko?

.

25.10.09


her gördüğünde sırıtır mı bi insan ya. ben sırıtıyorum evet. otobüslerin arkalarını gözler oldum.

23.10.09

okuyanlara hiçbir şey vaadetmiyorum. sadece kendimi rahatlatıyorum.

çok güzel yazan insanlar var. onları okudukça yazasım gelmiyoru buraya uzun uzun.



şahin k.'yı cümle içinde kullanırım bazen.

msn iletim: burada olupta çevrimdışı görüneni şahin k. öpsün.
malum şahıs(sazan): şahin k.nın öptüğü de seni öpsün.
bende: yavşak kocaman bi sırıtış.

22.10.09

tüm sözler seninse,sessizlik benim.

cem adrian dinlerken hiç sıkılmıyorum. çünkü aynı monoton sesi dinlemiyorum arka arkaya. her şarkıda farklı biri söylüyormuş hissine kapılıyorum. seviyorum. ayrıca sözlerini çok sevdiğim insanlardandır. umay umay vardır birde. orospu kırmızı. nokta.

.
sevişmek: birbirini sevmek.
                  aşk yapmak.
bir sonu var mı sence bu sevişmelerin?
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
 
Oruç Aruoba

21.10.09


ama arkadaşlar iyidir!

sin nombre!


naber blog nasıl gidiyor hayat? bugün garip bir gündü sonra derse yetiştim. ne neşeliydim ne de gergin. sebepsiz bir sakinlik. herneyse. biz çaylarımızı yudumlarken yan masada birden kıyamet koptu, gerisi kavga gürültü. kampüsteki 4.yılım ve bu denk geldiğim 2.kavga. göstermelik aptal bir sebepleri var ama esas sebep başka. ama konu o değil. toksik dersi iptal olmuş. eve erken geldim. gelmeden de film almaya karar verdim. yine sadece afişlerine bakarak 2 tane film seçtim(biliyorsun artık kimdir nedir takip edemiyorum).  gelir gelmez izledim birini. güzeldi. sundance'ten ödüllü. burda gösterildi mi ya da hangi isimle gösterildi bilmiyorum. konusunu falan anlatmıyorum burda üşeniyorum ya da anlatırsam fazla ayrıntı verebilirim. o yüzden sana sadece filmin sitesini ve fragmanını bırakıyorum. sen ister izle ister izleme.
çav.

19.10.09

Happy People Dancing on Planet Earth

eski dost naraxa izletti az önce. bende dansettim. eğlendim.
mutlu muyuz?

Where the Hell is Matt? (2008) from Matthew Harding on Vimeo.

ben bugün



Originally uploaded by Emir Ozsahin

Haydar hoca ve süt dersi ile haydar haydar ve aslanüstü arasında bağlantı kurabilecek kadar dersle ilgiliydim.
Bir ara toksikoloji dersinde CO zehirlenmesinde belirtileri sorduğumda hatırlayamazsanız yanınızdaki arkadaşınızın boynunu sıkıp bakın, ben sağaltımını yaparım diye bir cümleye şahit oldum, gerçekten.
Ayrıca öğlenden sonra kurtlandım sınıflarda, amfilerde dersin ortasında kalkıp dolaşmamak, sınıfın içinde koşturmamak için kendimi zor tuttum.
Buradaki fotoğraflara bayıldım, buradakileri de çok sevdim.


18.10.09

-meme, -mama

yine aynı şey olmasın diye çaba harcıyorum bu sefer. sık muhabbet tez ayrılık getirmemeli. bir insana olduğundan fazla anlamlar yüklememeli, olmasını istediğim gibi görmemeliyim. gerçekle yüzyüze geldiğimde birden buz kesilip arkamı dönüp gitmemeliyim. gideceksemde bunu karşımdakini üzmeden yapmalıyım. daha fazla saçmalamamalıyım.
içses.

17.10.09

hava soğuk yağmurlu...


havalarla dengesizliğim arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. misal sabah evden hırkayla çıkıyorum, hava bulutlu görünüyor. aradan 2 saat geçmiyor bu sefer tişörtlerle geziyoruz bahçede. 5 dakika içinde ürperip hırkalara sarılıyoruz yine. öğleden sonra çıkıyorum sokağa hava kapalı yağdı yağacak, ama arada dar bir şerit boyunca içini sıcacık yapan bir ışık parçası yansıyor, gökyüzüne baktığında nerden geldiğini anlayamadığın. ankara'da yaşayanlar, yaşamış olanlar daha iyi anlarlar beni.
bende böyleyim işte. aslında canım sıkkın çünkü düzenimi oturtamadım hala. aralardaki boşlukları dolduramadım ama dolduramamamın sebebi de benim. işte esas nokta da bu zaten. herneyse mevzubahis bu değil. canım sıkkın hiçbirşey yapmak istemezken birden gülümseyen rastgele bir yüz, arkadaşlarla ders arası mini bir sohbet, kampüsteki köpeklerden biriyle oynaşmak ya da derste hocanın sesindeki komik bir çatallanma tüm ruh halimi değiştirebiliyor. o andan itibaren sanki dünyanın en mutlu en huzurlu insanı ben oluyorum.
havalardan işte nolcak.

p.s: başlıktaki şarkıyı hatırlayanlar elime mum diksin...

.

15.10.09

tam yazıcaktım ki..




 
tam şu fotoğrafı bulmuş, eklemiş, film hakkında birkaç satır yazıcaktım ki birden sigara yanıklarına takıldı gözüm. sonra da yazmaktan vazgeçip link vermeye karar verdim. aynen böyle oldu.
buyrun buradan okuyun.

p.s: nasıl bir dalgınlıksa az önce sigara yanıkları yazacağıma sinema yanıkları yazmışım. düzelttim.

14.10.09

 
kendimden çok onu düşüneceğim biri çıksa ya karşıma...

13.10.09

güzel ne güzel olmuşsun.

başlıktan kısmen bağımsız:
pub yuvadır.

p.s: başlık fikret kızılok'tan. pek dinlenesi.

pazar.


pazar günü dost'un önünde oturup keyif yaparken muratcan'la tanıştık biz. mısır aldık, yedik, sohbet ettik. yenidoğanlıymış. 2.sınıftaymış henüz. bir küçük kardeşi varmış. babaanneleriyle yaşıyorlarmış. haftasonları mendil satıp okul harçlığını çıkarıyormuş.
okulla aran nasıl dedik. iyi dedi. peki büyüyünce ne olmak istiyorsun dedik. asker dedi. asker olma daha faydalı birşey ol dedik. olmaz, abimin öcünü alıcam dedi. birşey diyemedik. diyemedik ki bunun sonu yok. intikam sana birşey kazandırmaz. böyle işte denk gelirseniz sizde tanışın küçücük, sevimli muratcan'la.

11.10.09

mübaşir son kalan harçlığıyla ne yaptı?


napcak gitti kitap aldı yine tutamadı kendini. cebinde yine para kalmadı. bir yandan biriktiriyor, bir yandan böyle harcıyor işte. sonuç olarak 3gün aç gezecek yine, çünkü sadece yol parası kaldı cebinde.

olsun öğrencilik güzeldir.
kitaplar da güzeldir.
öyleyse öğrencilik kitap mıdır?

p.s: kitap hakkında ayrıntılı bilgiyi buradan alabilirsiniz.

9.10.09

el yazımı ifşa ediyorum.

okulda yazdm bugün. yeniden yazmak istemedim, fotoğrafını çektim. tıklayınca okuyabilirsiniz.















p.s: yazdıklarım ilk aklıma gelenlerdir, hiçbir ekleme veya çıkarma işlemi yapılmamııştır blog.
p.s: ifşa etmek dilime ogan'dan yerleşmiştir.
p.s: yazıdan karakter tahlili yapıcak olan varsa, beklerimdir.
p.s: bu yazıyı yazarkenki güzel hava, yeşil ağaçlar ve rüzgarla huzur içinde hışırdayan sarı yapraklar, etrafımda yatan kediler ve köpekler de göz önünde bulundurulursa biraz melankolik olduğum kabul edilebilir.

7.10.09

firstly.

First sensations karpuzlu,koklamalara doyamadığımdır.
Sakızdır,candır.

4.10.09

ah jim!


sadece şu görmüş olduğunuz afiş üzerine izledim bu filmi. aslında afişten çok jim'di izleme isteği uyandıran. herneyse filmi bugün izledim ve tercihlerim konusunda kendimi bir kez daha tebrik ettim. başlarda biraz olayı çözümleyemedim ama ortalardan itibaren daha iyi akmaya başladı film.

herneyse işte filmi uzun uzun anlatmak gibi bir niyetim yok. merak eden burdan film hakkında bilgi alıp, burdanda filmin fragmanını izleyebilir.

film gerçek bir otobiyografik romandan uyarlamaymış bu arada.
ben yine daha öncelerde olduğu gibi jim sturgess'e hayran kaldım.
yirim.

3.10.09

kış gelirken..

Montla Sıç efsanesini bilenlere tekrar hatırlatmak, bilmeyenlere de bundan sonra daha bilinçli sıçmaları için yolluyorum.

p.s: sıçmak falan dedim ama kusura bakmayın artık.
p.s: çizen:umut sarıkaya

BüstüN

2.10.09

friendfeed'e ısınmak ya da ısınamamak...

İşte bütün meselem bu(!).
Ama sana yalan borcum yok dostum, ısınamadım gitti.

nihayet..

Uzun süreden sonra(bana göre uzun) tüm bilgisayar ve internet sorunlarımı hallettim artık burdayım.

17.9.09

sen geçerken sahilden sessizce...

çoğunluk tanımazdı onu. hatta gemiler şarkısını ilk kez teomandan duyup onun şarkısı sananda çoktur.
ama ben ilk ondan dinlemiştim gemileri. kitlenmiştim ekrana adeta. küçüktüm daha. ama ne gözlerimi klipten ayırabilmiştim ne de kulaklarımı şarkıdan.

ama bugün öğrendim ki o ölmüş. ölmek. ne hazin bir kelime...

merak edenler için: orhan atasoy(1949-2009)
                              gemiler
                              haber

                             

hani


hani bazı dönemler vardır hayatımızda. belki en zor en yorucu yıllardır ama yinede en güzeldir . işte böyle dönemlerde yine insanlar vardır hayatımızda. bu en özel yılların birlikte geçtiği insanlar, dostlar, arkadaşlar... birgün gelir yollar ayrılır, herkes farklı bir yöne savrulur. görüşmeler gittikçe seyrekleşir. bir süre sonra bakmışsın bayramdan bayrama bile görüşmez olmuşsun. sonra birgün bir haber gelir; belki bir düğün belki bir cenaze, ortak bir sevinç ya da ortak bir üzüntü... ve bu haber yıllar sonra sizi bir araya getirir. hiçbirşey söyleyemeden sarılırsın sımsıkı ve sıcacık. kelimeler boğazında düğümlenir, bir türlü çıkıp dökülmez ağzından. gözlerin buğulanır bir anda. bilirsin ki sen hayatının unutulmaz bir dönemini bu insanlarla birlikte geçirmişsin, aradan yıllar geçmiş belki ama ne sen unutmuşsun o günleri ne de o.

işte bu çok tuhaf bir duygudur. yıllar sonra bile o insanların bir telefonla senin yanında olması bambaşka birşey...

14.9.09

 
Ne zaman bir gemi görsem limanda
Alıp başımı seninle gitmek isterim.
Umurumda değil bu oyunlar, bu düzenler
Anlasana; seni arıyor ellerim.

13.9.09

yaşasın okulumuz.

bok var gibi bayram öncesi açılan sevgili okulum, herşeye rağmen seni seviyorum.
ama seni sevmem sana küfretmediğim anlamına gelmez değil mi?

11.9.09

gerçek..


uzun zamandır nihayet sonuna kadar sıkılmadan bir film izledim:
lars and the real girl.
filmin çekildiği yer, mevsim, mekanlar, renkler, müzikler tam da şu anki ruh halime uygundu. ama anlamadığım dvd'nin kapağında inanılmaz komik yazıyordu fekat ben filmi çok acıklı buldum.
yalnızlık zor tabi.
neyse.

kendime not: uzun zamandır ne çok şeyden keyif almamışım. toparlanmam lazım. nerde benim toz pembe gözlüklerim? gören oldu mu acaba?

9.9.09

yarım kalan


oysaki sıradan bir arkadaşı gibi davranmaya karar vermişti apti. ondan da aynısını beklediğini söyledi, yaşadıklarını unutursa daha kolay olurdu herşey.
şapşal yaşadığımız hiçbirşeyi unutmam dedi. birgün bir yerde karşılaşırlarsa yine aynı şeyleri hissedeceğini onu yine aynı tutkuyla isteyeceğini de söyledi.
oysa ki apti kararlıydı. bu sefer kafasında bitirmişti herşeyi.
artık uyuma zamanıydı.

şapşal: -tatlı rüyalar, öpüyorum seni. dedi.
apti: -tatlı rüyalar. diye karşılık verdi.
şapşal üzüldü. -tamam, özür dilerim. bir daha olmaz.dedi.
a: -az önce konuştuklarını hatırlattı. -lütfen. dedi -başka yolu yok.
ş:-öptüm, uyudum. yazdı.
apti gülümsedi: -beğendiği kızı gizlice öpüp kaçan çocuklar gibi oldu.
ş: -aynen onu yaptım. dedi.
a:-ama çocuk kaçtığı için devamını hiçbir zaman öğrenemeyecek. dedi.
ş:-neyin devamını? diye sordu şapşal.
a:-birlikte yaşayacaklarının devamını... diye karşılık verdi apti.
ş:-ben hiçbirşeyden kaçmadım.
a:-bende zaten sana değil öpüp kaçan çocuğa söyledim. dedi.
ş:-iyi tamam. yine öptüm uyudum..
ve uyudular...

ankaranın taşına, gözlerimin yaşına..

  • ben henüz küçükken (her bakımdan küçük) bir şarkı vardı ankara rüzgarı diye. biz garip ankaralı kızlarda kendimizi avuturduk. her gören ağladı, kalbini bağladı falan. hey gidi hey.
  • sonra bir de ankarada aşık olmak vardı. hala da var. bu fenadır ama. özelliklede zuhal olcay versiyonu. pek severim. pek hüzünlenirim.
  • ben her yaz aşık olurum, eylül ekim geldi mi depresif olurum. tabi canım havalardan yoksa neden olcak başka..
  • youtube birsürü videoda hata veriyor, sinir bozucu..


havalar burda çok güzel iki gündür, diğer yerlerin aksine. birazcıkta yağmur yağsa tadından yenmicek. 

bugün kliniğede gitmedim, şimdilik evde pinekliyorum. özlemişim.

bir sürü albüm ve şarkı buldum, yine eskisi gibi dinliyorum öyleyse varım.

pazartesi ders başı, herkesler toplanmaya başladı yavaştan, insan özlüyor tabi.

fotoğraf: sarah bradham

3.9.09

az önce aldığım bir haber üzerine kalbim pır pır attı.

Farabi Öğrenci Değişim Programı diye birşey varmış. ben az önce tesadüfen öğrendim. anladığım kadarıyla yurtiçi anlaşmalı olan üniversiteler arasında yarım dönemlik öğrenci değişimini sağlayan bir program. 

nedense onunla bir dönemde olsa birlikte okumak fikri beni çok heyecanlandırdı. şimdilik sadece hayal ama neden olmasın?

aklıma gelen ikinci kişi ise cüneyt oldu bilinçalltımın bir köşesine kaydetmişim demek ki 'cüneyt ve boğaziçi'. neyse hemen onada bir mesaj yolladım. ama sonra kaynağı belirlenemeyen bir yerden öğrendik ki odtü, itü, boğaziçi ve bilkent bu programı kabul etmemiş henüz. ama yinede araştırıp şansını zorlamaya değer. 

sevgilerimle 
heyecanlı k.mübaşir

2.9.09

kardeş geldi!

ben meraklı bir insanımdır efenim. velhasılkelam tek başıma anlamakta zorlandığım pek çok şey mevcut. dün akşamki teklifi heycanla ve hiç düşünmeden kabul etmem de bu yüzdendir. lakin biz sordukça cevaplarınıza ihtiyacımız olacağı da gözardı edilemez bir gerçektir. öyleyse nedir? akşam saatlerinden itibaren anlayamadıklarımızı anlamak için okuyun okutturun güzel insanlar (güzel derken farazi anlamda yani çirkinsen yine gel yahu aşkolsun).
işte nacizane adresimiz:
senianlamayicokistiyorum.blogspot.com

p.s: ayh bilog kıskanma n'olur. benim gözbebeğim sensin bak seni ihmal edersem kafama ishal kuşlar sıçsın tamam mı?

hadi öptüm.

wanted!


yukarıda görmüş olduğunuz bir grup blog yazarı bugün akşam saatlerinde buluşmuş, çakma iftar yemeği düzenlemiş. üstüne gidip bir güzelde çay içmişlerdir. orada olamayanlara inat  yüzsüz yüzsüz fotoğraf çektirmişler. ama çok şanslılar ki ben isimlerini buradan veripte onları rencide etmeyeceğim.

31.8.09

amanda kimler gelmiş, kimler gelmiş...

hahha bilog fazla sevinme çünkü ben geldim, sürpriz biri değil ne yazık ki. tatil matil derken onuda tükettim geldim işte. sevinme dedim çünkü bir sürü kafa karışıklığıyla birlikte döndüm. yani bu da demek oluyor ki bu aralar başını çok şişiricem. 7günde 3 kitap bitirdim. az miktarda yüzdüm. bol miktarda uyudum. yeterli miktarda oksijeni ciğerlerime doldurdum. yanan zeytinliklere şahit oldum. gezdim, dolaştım falan. herneyse bunlar mühim şeyler değil. kafamdaki 40 tilkiyide şu an anlatmak gibi bir amacım yok zaten çantamı boşaltıp odamı toparlamam gerekiyo şu an. ama artık seni ihmal etmicem bebeim, internetimede sanada yeniden kavuştum ya sırtım yere gelmez artık. hadi bakalım şimdilik öptüm gözlerinden.

ay bir de şu aşağıdaki şarkının melodisine çok fena aşinayım. tanıdık birşeyler var sanki. hayırdır acep..

Patrick Wolf - Hard Times

30.8.09

14.8.09

bir daha...

dilek dilersem eğer biraz akıl fikir dileyeceğim. bana hatırlatın olur mu?

ben

kendimde değilim bir haftadır falan. hangi cesaretle nelere kalkıştığımı farkedmiyorum. ya da farkında olarak yapıyorum herşeyi. hangisi daha kötü şimdi?
seninde sorduğun gibi neden burdasın? verdiğin cevap gibi merak işte benimde tek cevabım. peki sor bana pişman mıyım? ooooo of. aslında değilim. hani yapmasak etmesek aklımda kalırdı. ama yapmasakta daha iyi mi hatırlardık ne? yinede kuzene saygılarımı sunuyorum. sağlam çıktı valla. hadi bu yazıdan yanlışlıkla birşey anlayan olursa aramızda kalsın...

last night

operation completed...

13.8.09

bugün klinikteki 32.günümmüş. üşenmedim saydım. yarın son günüm. 5 haftadır haftaiçi haftasonu demeden sabah 9 akşam 9 burdayım. alışmışım. öyleki özlemle beklediğim tatili bile unuttum. amma velakin yarın son gün işte. cumartesi akşam semalarına doğru denize ulaşmış olacağım. şaka gibi. 5hafta su gibi akıp geçti ve ben neredeyse hiç sıkılmadım. oysa ki aynı yerde aynı insanlarla uzun süre bir arada olmak sıkardı beni bir süre sonra.
herneyse durumum budur işte. şu anda klinikten yazıyorum bunları. olan biten birsürü şey var bu arada ama inan yazıcak ne halim ne de isteğim var be blog. ama söz zaman zaman sana anlatıcam bazı şeyleri...

24.7.09

haydi biraz heycanlanalım. kalbimiz küt küt atsın. gülelim, neşelenelim. gizem'in kedisiyle oynayalım mesela. çay içelim bahçede. operasyon gelince doluşalım salona tüm hazırlıkları yapıp hocayı bekleyelim. öğrenelim, uygulayalım. otelde oynaşalım. odada yayılalım. sıkılınca balkona çıkıp derin bir nefes alalım. traş yapıp kaşınalım tüm gün. sadece bakışarak anlaşalım. birlikte şarkı söyleyelim. gözgöze gelince istisnasız gülümseyelim. ne dersin?

23.7.09

.

o değilde ben bu salaklara çok alışmışım ya feci özlüyorum 3 gün görmesem.

.

21.7.09

uff! beynim başlık düşünmeye müsait değil.

bu iş hayatı beni çok yıpratıyor dostum. sabah en geç 8de evden çıkmış oluyorum. akşam dönüş saatim ise muallak, en iyi ihtimalle saat 9gibi evde oluyorum. üstelik buna hafta sonları da dahil. ha faydası olmuyor mu? tabiki oluyor hatta şöyleki şu 10günde 3yılda öğrendiğimden çok daha fazla ve faydalı şey öğrendim.
ama yinede merak ettiğim birşey var: sevgili hayvan sahipleri hayvanınızı herhangi bir sebeple hekiminize götürmek için neden akşam saat 7den sonrasını beklersiniz?

çok yoruluyorum olm öyle böyle değil. dansetmek bile bu kadar yormuyordu vallaha. ama yinede ne iyi yapmışım lan. peeeh mesleğimi seçen aklımı seveyim!

üzülme blog senide seviyorum.

19.7.09

lal la lalala


Battaniyem - Multitap

patlamış mısır, kahve fincanım, korku filmi
gelmesin sakın üçlü koltuğun sürpriz ismi
yordu onların sahte dertleri, geçti şimdi
battaniyem kareli battaniyem değerli her saniyem değerli her saniyem

multitap

.

"röportaj with cool people"

okimki.com diye bir site varmış. güzel insanlarla röportajlar yapar, bizlere anlatırmış.

.

kasvet


daha fazlası için J Bennett

bıktımaldımsattımmusluğuaçtımktıpasınıtaktımbaranınbabasıdenizin halasıbitsedegitsek


birazcık dinlenebilseydim eğer herşey nasıl olurdu acaba?
şöyle götümü başımı yaya yaya uyusam öğlenlere kadar,
miskin miskin kahvaltı yapsam,
elimde kumanda dolansam kanallar arasında,
akşama doğru dışarı çıksam arkadaşlar muhabbet falan ya da alışveriş yapsam şuursuzca, hatta denize gitsem yatsam uyusam yine güneş altında,
gece bar bar gezsem, sabaha doğru dönsem,
kafamdaki 40tilkinin 40ınında kuyruğu birbirine değse.
bö ve mö bu işleri bıraksalar(!),
hayat bayram olsa.

* fotoğraftaki 3 cesur, çılgın ve sarhoş insanı çok seviyorum. iyi ki varlar.

1.7.09

10 gün festival arası.


sevgili blog sen bu satırları okurken ben çoktan yola çıkmış olacağım. sabah son sınava girdim. bu akşam 9da kıbrısa doğru yola düşüyorum. arayan soran olursa söylersin selamlarımı da iletirsin. öpüyorum çok.

let's go!

yarın sabah son finalime de girip. gidiyorum 10 günlüğüne.
biraz enerji ve mutluluk depolayıp dönmeyi düşünüyorum.
şu an ne tam olarak sınava hazırım ne de bavuluma bir parça eşya koymuş durumdayım. herşeyi yine son ana bıraktım. işe biraz heyecan katmak lazım tabi değil mi?

26.6.09

böyle bir adam var ve...

o dansettiğinde dünya durur!


.

çocukluğumdan bir can daha gitti.

Ben daha ne olduğunu anlayamadan (zaten sınavlardan bunalım yapmış bünye koyverdi kendini) gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Olamazdı ki nasıl ölürdü o. Benim için hala çocukluğumdaki ten renginde, müthiş danseden, tüm kliplerini ağzım açık izlediğim adamdı ve şimdi gerçekten ölmüştü. Şaka gibi. Gözyaşlarımla beraber çocukluğumda kaydı gitti ellerimden. Zaten ağladığım da bundandı ya neyse... Şimdiki çocuklar çok şanssız. Onların çocukluğunda öyle bir efsane olmayacak çünkü. Onlar j.ustini kral sanıcaklar ne acı...

Herşeye rağmen çok severdim. İlk aldığım kasetti onun dangerous albümü, kapağı bile büyülemişti beni.

Gittiğin yerde bu döt dünyada bulamadığın huzuru bulursun umarım...

24.6.09

isteyene cicibebe

Cicibebe - n'olur affetmeyin beni from cahit on Vimeo

öyle ya da böyle radyoodtüyle haşır neşir olanlar dönen -ilginç- boş cd'li cicibebe reklamlarını mutlaka duymuşlardır. bende bu kadar çok reklam yapılmasına inat haftalarca direndim dinlememek için ama bugün dayanamadım ve nedir ne değildir diye bir göz atayım dedim.

lakin bu cd olayı pek orjinal geldi bana. ve sırf bu yaratıcı fikirlerinden dolayı yazmak istedim. efendim uygulama şu: albümü grubun internet sitesinden ücretsiz indirebiliyorsunuz. buraya kadar herşey normal (ki örneklerini daha öncede görmüştük:bkz. zardanadam). fakat illaki elimde grubun cd'si olsun derseniz müzik cd'si satan bir yere gidiyorsunuz. cicibebe albümü tabuttaki son çivi'yi (kitapçığı, cd kabı bilmemnesi olan cdyi) 1liraya alıyorsunuz. içinden de yazılabilir boş bir cd çıkıyor. ve beleş olarak indirdiğiniz albümü ister audio ister mp3 olarak o cdye atıyorsunuz.

bana ilginç geldi, merakıma yenildim ve yazdım.

bu kadar.

23.6.09

patlayan patoloji yasaklansın.

ne çok sevilirmişim
meğer şu blög camiasında.
iki gündür gelsin biralar, gelsin dondurmalar şu bunaltıcı ankara günlerinde..
hele ki 1 temmuzda sınavlarımın bitip 10 gün aradan sonra da 15 ağustosa kadar staj yapacağımı söyleseydim kazara neler olurdu acaba?
yani içimdeki sesi bastırmasam ibrahim yoğurtluses ağzıyla allah cezanızı verecek dicem ama gram hazzetmiyorum o laftan ve...


*fotoğraf: bant dergisiyle yakından tanıdığımız aylin güngör



.

22.6.09



ama herkes haftalardır
tatilin tadını çıkarırken bir bir şehri terkedip kızgın kumlardan serin sulara atlarken benim finallerimin hala devam ediyor olması sizce de acı verici değil midir?

*foto:

19.6.09

(küçük) gael garcia VS. (küçük) enrah


gael garcia şarkı söylemiş malum. nasıl birşey diye aranırken şu soldaki fotoğrafını gördüm ve birden şimşekler çaktı gözlerimin önünde. sizler için küçük emrahında şu solda görmüş olduğunuz fotoğrafını bulup sizler için birleştirdim.
hadi 2 resim arasındaki 7 benzerliği bulalım hepberaber!



*videoyu izlemek isteyenler için girişler burdan.



.

18.6.09

kişi, kendi kendisine, hep, engel olandır *

sakinleşene kadar kimseyi düşünmeme, kimseyi dert etmeme, kimse hakkında konuşmama, kimse için üzülmeme, kimsenin hakkını savunmama kararı aldım.

*oruç aruoba

yazmak ya da yazamamak

dün eskişehir'deydim
bugün ankara'da
insan kuş misali
birde şu sınavlarım olmasa...

14.6.09

içimdesönmeyenbirbasketbolateşivar!




kaç zaman oldu acaba ben o topa dokunmayalı. ne çok severdim halbuki ne mutluluktu benim için. eğer o sene tüm kızlar bırakmasalardı ya da ben erkeklerle beraber maçlara katılabilseydim belki bambaşka olurdu bugün hayat.

topla oynamayı ne çok sevdiğimi anlatan bir yazım olmuştu daha önce. basketbolun yeri bambaşkadır, voleybolda iyidir. severim zıplamalı oyunları.

herneyse şu an kanalların birinde efespilsen fenerbahçeülker maçı var. benim bu oyunu sıkı sıkıya takip ettiğim dönemlerde tüm takımların adında ucunda kıyısında bir ülker.markasının adı yoktu. o zamanlar daha başkaymış gibi gelir bana hep.
geceleri uyumayıp allstar finallerini izlerdim ben, sonra sabahın köründe uyanıp okula giderdim. lig maçlarını takip ederdim, severdim ve eğlenirdim. sonra ne olduysa vakit bulamamaya başladım. ne maçları takip eder oldum ne oyuncuları.

12 dev adam günleri ne fenaydı. yazlıktaydık o sene yeni lgs'den çıkmıştık. bizim evde televizyon olmadığı için (yazlıkta televizyon olması çok saçma gelir bana) teyzemlere giderdik koşa koşa. her serbest atışta gözlerimizi kapatır sanki biz atıyomuşuz gibi heycanlanırdık. ne günlerdi.. ne oyunculardı.. her birini ayrı severdik.

böyle işte maçı görünce birden aklıma düştü bunlar. özlediklerime bir madde daha eklendi. bu yaz fırsat yaratmalıyım kendime. ucundan kıyısından dokunmalıyım toplara...

ve işte o yılların unutulmaz reklam filmi ve şarkısı:


Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli

13.6.09

haberlerizledinizsıradareklamlar

hayatımda iki yeni blog daha var artık.

1.si bazılarımızın da çok yakından tanıdığı biricik döt'üm. nihayet kendine özel bir yerde yazmaya başladı.
"döt dünya"
2.si bir küçükmübaşir severi, bilgisayar üstadı, teknolojiden sıyrılıp daha kişisel yazmaya niyetlenmiş ve ilk denemelerinde gayet başarılı bulunmuş bir genç: onur baykal.
"onur baykal şahsi blog"

kimbusırraolursamazhar

olm blog var ya insanları yöneten şey kesinlikle güven denilen hissiyat.

örneğin en basitinden üzerinde çok komik veya aptal görünen bir giysiyi sen benimseyip, güvene gerine üstüne giyip çıktıysan anda kimse sana komik diyemiyor (istisnalar her zaman mevcuttur). hatta beğenenler bile oluyor. seninde kafan rahat oluyor zaten kimseyi umursamıyorsun eski bir türk filminde de denildiği gibi 'ben dünyanın en gözel garısıyam' şeklinde salınıyorsun ortalıkta.

hadi bunu geçtim. atıyorum çok iyi bilmediğin ya da eksik bildiğin bir konu hakkında konuşman gerekiyor. eğer sen cümleye güvensiz bir ses tonu ya da ehmöhüm kemküm diye başlarsan zaten 1-0 yenik başlıyorsun ve bundan sonraki her cümle aleyhinde sana geri dönüyor. ama cümleye sağlam, teklemeden ve kendinden emin olarak başladığında karşındaki senin konuya hakim olduğunu sanıyor.

aslında bunların hepsi yalan. komik birşey giydiğinde karşındaki yine sana gülüyor ya da konuştuğun adam senin fos olduğunu anlayabiliyor(bazen) zaten. ama kendine güvendiğin zaman senin için rahat ediyor, huzur buluyorsun adeta. güldü mü karşındaki sende onunla gülüyorsun, 3cümleyi kekelemeden söyledin diye hoca bildiğine mi inandı tıkır tıkır geçiyorsun dersi. hayat böyle. örnekler çoğaltılabilir. ama ben çoğaltmayacağım.


olursa ekime olmazsa mikime demiş üstad, öyledir belki gerçektende.

can simidim ve ben gayet mutluyuz. geçtiğimiz derslerden dolayı da gururluyuz. kompleksli miyiz? olmadığımızı sanıyoruz. kim bilir...

11.6.09

balkonlu yaz-ı...

bu aralar,
  • evin en sevdiğim köşesi -nerdeyse- odam büyüklüğündeki balkon..
  • balkon dışında ders çalışamıyorum, hele ki odamda asla..
  • balkonla odam arasında 3254897842derece sıcaklık farkı var..
  • çok az kitap okuyorum..
  • arkadaşlarımla çok az görüşüyorum..
  • internette çok fazla zaman geçiriyorum..
  • hem herşey yolunda gibi hem de hiçbirşey yolunda değil gibi..
  • sözlü sınavlardan eskisi kadar tırsmıyorum..
  • çok konuşuyorum..
  • çok özlüyorum..
  • çok gitmek istiyorum..
  • sudan hiç çıkmayayım istiyorum..
  • para kazanmak istiyorum..
  • ...

toprakkokusu

dün gece ders çalışırken ben
telefonum titredi aniden
hatun mesaj atmış 3buçuk ay
akçay civarındayım ben
tamam dedim mübaşir
atlatırsın bunuda
derken bir titreme daha
kaptan bu kez yazmış bana
sezon başladı denizlerdeyim ben
iyi dedim tükürürüm böyle şansın içine ben.

cinnet

ne kadar sorunlu bir yeni nesil yetiştiğini korkuyla izliyorum.
dün yine 5.sınıf öğrencisi bir kız annesine sinizrlendiği için kendini asmış.

...
peki ya siz aynı anda kaç kişiyle flört edebilirsiniz?

9.6.09

peki ya aradaki sevgi bitmişse, o zaman ne yapacağız?

adem dinliyorum döne döne.


birkaç gündür ders çalışmama isteğim bugün okula gittiğimde geçer gibi olmuştu malum hepimiz sınav telaşındayız okulda, millet çalışıyo falan haliyle bir gaza gelme durumu, biraz mutlu hissetme yalnız değilim olum hissiyatına kapılma durumum söz konusu olmuştu ama eve adım attığım andan itibaren kendilerinden haber alamadık bir daha.

şu an ders çalışıyor olmam lazım çünkü hala girmem gereken 10 adet finalim var. hatta şöyle ki yarın 1tane, perşembe 1tane ve cuma 1tane daha var. o zaman ben şu an ne yapıyorum? sınavdan geldim öğlen biraz bişeyler atıştırdım notları açtım önüme azcık okudum. sıkıldım, bilgisayarı açtm, internete girdim. blogları kolaçan ettim, taşucu-kıbrıs deniz otobüsü fiyatlarına baktım, facebookta aptal aptal oyun oynadım. sanki tatildeymişçesine yaşıyorum birkaç gündür. lakin tatile henüz çoook var. aradaki kıbrısıda tatilden sayamıyorum malesef o da başlı başına bir gerginlik sebebi çünkü. sonrasında hemen staj başlıyor zaten 15 ağustosa kadar. yolunuz bahçeli, anıttepe o taraflara düşerse yanıma uğramadan gitmeyin annem bi çay neyim ısmarlarım size yalnız bırakmayın beni.

neyse ben biraz daha çalışır gibi yapayım, bakteriler, proteinler, yağlar bilmem daha neler beni bekler.

vay a...

7.6.09

iki gündür ders çalışmamak için elimden geleni yapıyorum. bu haftaki sınavlar fena patlicak bana.

6.6.09

bakmalar denizi

Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar
Pencere bakması, sabahlar bakması, yeşil otlar bakması
Hepsi de beni buluyorlar, hepsi de bir yağmur uysallığında
Gördüm suyun ki yumuşak, gördüm ağacın ki katı
Gördüm ama şey, gördüm ama nasıl, gördüm ama bu kadar göz
Aynı bir gözler denizi, aynı bir o kadar canlı.

Bakmalar görüyorum, gök ortası gibi karşımda
Bulutta göz, uçakta göz, derinlikte göz
Göz oluyorlar birden, bu gözler de yatağa iç yapanları
Masaya üst yapanlar bunlar, atlara atca parlaklık
Yılandan çöreklenmeyi, kediden uyuşmayı çıkaran bunlar da
işte uzunlardan ayak, işte beyazlar beyazından kalabalığı
Bakmalar görüyorum durmadan göz olan bakmalar
Başlama gözleri, çocuklu, masallı, sinemalı.

Okşama gözleri vardı gel git eden parmaklarıma
Aşklardan gelenleri aşkı da bir kullanışlı yapan
Caz bakmaları, düğün bakmaları, dudaklar taşıyan bakmalar
Bakmalar, ateşte, suda havagazında
Ateşten, sudan, havagazındandı gözleri-
Kar gözleri, soğuk -güzel,buğu gözleri hamamlarda
En harlısı bu: savaşlarda, en ışısızı ölülerdeki
Bitti gözleri onlar bitti.

Edip Cansever


p.s: şiiri hatırlatan gülceyi öpüyorum.
p.s: fotoğraf aylin güngör.