29.4.09

benim ol electra!

şu yukarıda görmüş olduğunuz bisikleti arzuluyorum resmen. off nasıl da severim bisikletle gezmeyi. hele ki sen benimle olsan varya nelere gideriz neler görürüz nasılda eğleniriz senle electra. fazla güzelsin.
kıbrıs dönüşü büyük büyük ihtimalle ağustos sonuna kadar güre'deyim. stajı saydıramayacak olsamda gidiyorum. hazır altınoluk tarafında çalışıcak klinikte bulmuşken bu fırsatı kaçıramam. ayrıca ö. ve ş. hocalarımda ön ayak olmuşken gitmemezlik yapmam (canıma minnet ya ohh). bir terslik çıkmaz umarım. mutluluğum kursağımda kalmaz. bu arada altınoluk'taki hayvan barınağı hakkında bilgisi olan var mı acep?
dernekteydik bugün. bizim danalar o rahatsız şeylerde fosur fosur uyudular 2 saat. bende gittim ders çalıştım biraz. internet hala açılmıyor deli olcam. neyse bizim garipler hala belarus ekibini bekliyorlar esenboğa'da. bö yarını da patlatmış bizim rehberlere. iyi yırttım bu sefer. yarın açılış galası var festivalin. yolu hacettepeye düşenleri bekleriz (tanrım ne karışık bir hayatım var. kendimi ne tam aü'ye ne de hü'ye ait hissedebiliyorum). festivalin ayrıntısı için buraya tıklaman yeter.
haydi öptüm gözlerinden. şimdi biraz bu haftanın 4. ve son sınavına konsantre olmam lazım.

true love will find you in the end

headless heroes adına seslendiren Alela Diane:

http://fizy.com/s/10i0lt



28.4.09

sevgili blog


gülüm(!) ben bugün seni çok özledim. 4 saat üstüste işkence gibi süren zootekni dersinde aklımda hep sen vardın. tamam canım sadece sen yoktun tabi düşündüğüm başkalarıda oldu. hiçbiri senin yerini tutamadı tabi canım kızma hemen. şimdi bakıyorum da dersi de iyi dinlemişim bu arada, hocanın söyledikleri aklımda kalmış. ama şu an hiçbir anlamı yok. saat şu an 23.15 ve ben daha yarınki sınav için kapak açmadım. açıcam ama kararlıyım. vizeler böyle geçiyo ya hadi hayırlısı; şimdilik açıklanan notlarda gayet idare edici (iyi lan iyi bak gerçekten) nitelikte dostum.
dün twitter'a bulaştım ayrıca çok lazımmış gibi. başıma ne gelirse meraktan zaten. bir de atın ölümü arpadan, kediyi öldüren de meraktı değil mi? ahh mesleğim...

konu sapmaya başladı yine (zaten konu yoktu maksat saçmalamakta çaktırma). sen bilmezsin bu arada ben eskiden (bu seneye kadar) ara ara feci saçmalardım. öyle böyle değil ama. hatta bir kısım saçmalama metinlerini ismi lazım değille ersin karabuluta yollamışlığım ve cevap almışlığım var. ama yinede kendisine saçmalamaktan en mutluluk duyduğum insan sevgili ziabbs. ayrıca kendisiyle ciddi meselelerden bahsetmeyi de çok seviyorum. fakat bugünlerde kafamı kırsa yeridir aylar oldu ki ben kendisine iki satır birşey yazamadım. kalın kafalılığım işte ziabbs, affet beni olur mu? saçma sapan haller içerisindeyim, havalar burda çok dengesiz ben havalardan da dengesiz. bazen diyorum ki keşke şimdi kadıköy'deki küçük(cük) kafede kurabiyelerimiz eşliğinde çaylarımızı yudumluyor olsak, filmimizi beklesek, ben saçmalasam sen saçmalasan... öhümm neyse işte güneş yüzü gördükçe bende kendime geliyorum yavaş yavaş yani seni bıktıracağım günler yakın hazırlanmaya başlamalısın bence sende. msnleri silelim gitsin bence yine last.fm'i meşgul edelim. last.fm'den mesajınız var diye mail gelince heyecanlanalım yine olmamı? ohh ne zamandır söylemek istiyodum bunları sana burdan yazıyorum ki herkesler görsün. duymadım diyen kalmasın.
herneyse biraz ders çalışmam lazım şimdi. duygusal bir yazı oldu bunu da böyle kabullenin artık. ayrıca son zamanlarda yazdığım en uzun yazı bu oldu heralde. neyse havalar ısınıyor. öpüldün blog.

p.s:yazmaya başladığımda saat 23.10 civarındaydı. şu an ise 00.01. dikkatimi ne kadar toparlayabildiğimi sen gör işte.
*foto: ladybugrock

27.4.09

yahu ben küçükken... (dikkat bu yazı amacından sapmıştır)


kreşte şekerli yoğurt verirlerdi bize, öğle uykusundan sonra. bildiğin yoğurta bildiğin toz şekeri karıştırıp afiyetle yerdik onu, şeker çıtırdadıkça biz mutlu olurduk, yani sevmeyen bir kişi bile hatırlamıyorum. aradan yıllar geçti, kazık kadar insanlar olduk, unuttuk o tadı. hatta yoğurta şeker katmak şöyle dursun bu sefer çeşitli baharatlar ve hafif zeytinyağı sızdırıp yer olduk.
gavur icadı işte hep; en son kasım gibi falan finlandiya'da yedim öyle tatlı yoğurt, sabah kahvaltılarında gevreküstü yoğurtüstü aşağıdaki gibi meyvecikler yedik ayıptır sölemesi.
aa unuttum bak annemde pekmezle çok sever yoğurt yemeyi, fenada olmaz hani tadı denemeye değer. aslında böyle planlanmamıştı bu yazı ama laf lafı açtı işte. son olarak babamla favorimiz pekmezli kar. onun özel bir adı vardı bizim köyde ama unuttum herneyse. temiz kar bulursanız birgün bir yerde onuda deneyin. ohh.

running from camera

daha çok var da bugün bunlar geldi aklıma..

* c.r.a.z.y. yi izlediğimden beri dinlemekten bıkmayacağım şarkı:

*defalarca izlesem sıkılmayacağım televizyon şeyleri: şaşıfelek çıkmazı, süper baba
*uykusuzu elime aldığımda ilk okuduğum istisnasız: otisabi
*gitmekten asla ve asla vazgeçmeyeceklerim: güre, fethiye

24.4.09

içimde feci bir sıkıntı var şu an. tükenmiş hissediyorum kendimi.
dün gece c.le konuşurken keşfettim aslında hafta sonu diye birşey olduğunu. 10 yıldır bende o dediğimizden yokmuş yeni farkettim. artık zorla gidiyorum hafta sonları. bi s*kim olduğu yok, zevk aldığım yok. hanfendinin nazıyla oynayıp, egosunu tatmin ediyoruz sadece. hele dünkü tavırları bardağı taşıran sondan bir önceki damla oldu benim için. o kadar önem verdiği olayı bok etmeyi becerdi(ler) gerizekalı(lar). artık çok zor katlandığımı hissediyorum. dünkü yorgunluktan sonra yeni yeni kendime geliyorum, beynim yeni yeni çalışmaya başladı ve şu an feci sinirliyim dün yüzünden. beynine sıçtığım yarın ne bombalar patlatıcak bilmiyorum ama sanırım ben bundan sonra yokum. artık hiçbir manevi değeri yok benim için hacettepenin, gayet ruhsuz, hissiz gider gelirim en fazla. belki dün direkt olarak bana birşey yapmadı ama genel tavırlarına çok fena uyuz olmaktayım. off gerçekten çok sinirliyim yazmıyorum dahada fazla.

çok güldüm lan.

yani şu farazi dünyamda yaşattığım zeki müren ekolü an itibariyle bitmiştir benim için. piyuu.

21.4.09

küçük beyniM algılayamaz bazı şeyleri

Her biri aynı kalıptan çıkmış, çoğu anoreksik, her daim fönlü veya dağınık toplanmış saçları, olduklarından 20 yaş daha yaşlı gösteren makyajları ve kendilerinden büyük deri çantalarıyla birer iş kadını/şarkıcı/artiz vs. edasında caddelerde salınan liseli küçük kadınlar çok komik görünüyorsunuz lan! Mal mısınız kendinize bunu niye yapıyorsunuz ki, beynim basmıyor benim. şu şarkı size armağanım olsun. Yazık lan vallahi üzülüyorum.

p.s: koymak için uygun bir fotoğraf aradım, kendimi pornomsu fotoğrafların içinde buldum. fotoğrafsız idare edin artık. çok merak eden varsa google size anlatır.

Benny Hill'i hatırlayan kaldı mı benden başka?

Bugün bitirdim kitabı. Ve evet çok eğlendim. Belki koşuşturmacadan, sınavlardan, stresten, düşünmekten, havalardan ve sayamayacağım birçok sebepten zihnen ve bedenen yorgunluğun beni tükettiği bir zamanda okumuş olmamın etkisi büyüktür kitabı bu kadar sevmemde. Ama yok yok, ben her ruh halimle sevebilirim bu kitabı. Kitap hakkında sadece bu kitabımı almamı sağlayan arka kapak yazısını ve yazarın biyografisini yazıcam buraya. Okumak isteyen alır okur, istemeyen de ne kaybettiğini hiçbir zaman bilemez değil mi ama?

Arka Kapak: Hikayemiz, bir pazar sabahı gazetesini okumakta olan Hector Berlioz'un -ki kendisi Türkiye'de yaşayan bir Fransız Türk'üdür- şu ilanı görmesiyle başlar: "25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmk amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor." Hector Berlioz aradığı adamı bulmuştur!
Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar'da gerçek, düş ve kurgu arasında usulca ve ustaca hareket ederek okura baş döndürücü bir hikaye anlatıyor... Bu zengin kadrolu saçma-komik macera, Beşiktaş Balık Pazarı esnafından, saygın üniversite hocalarından, poturlu-sakallı medrese talebelerinden, gangsterlerden ve alter egolardan geçerek katarsis garantili elektro-psikanaliz yöntemine, P 330 paradigmasına, içinde üç milyon dolar bulunan bir çantaya ve daha nice fantazyaya açılıyor. Canıgüz kıvrak, eğlenceli ve heyecanlı anlatımıyla, hikayeyi kah Dağıtıp kah toparlayarak, son ana kadar okuru şaşırtmaya devam ediyor.

Alper Canıgüz: 1969 yılında İstanbul’da doğmuştur. Okuma sevgisini babasına, yazma tutkusunu müzik kabiliyetinin olmayışına borçludur. Kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren kitapların yazarı olarak anılmayı isteyen Canıgüz, politik açıdan kendisini narsisizme yakın bulmaktadır.

20.4.09

Vaktiniz varsa translate zımbırtısının şerif ısı çevirisinide görmelisiniz bence (=
Puhahha yarılıyorum şu an gülmekten. Tam çıkmak üzereyken şu yandaki translate zımbırtısına tıkladım. Ve şu çeviriye maruz kaldım:
"How all this time in 2000 was farkedememişim book sıçıyim my head."

p.s:Evet kötü bir dille yazdığımın farkındayım. Ama bu çevirinin komik olduğunu değiştirmez.
?
Geçen hafta dost'tan tesadüfen aldığım kitabı, yaklaşık yarım saat önce okumaya başladım nihayet. Feci zevk alıyorum kitabı okurken:Aynı anda hem şaşırıp, hem kahkaha atıp, hem de yok artık diyebiliyorum. 2000'de çıkmış kitap bunca zaman nasıl farkedememişim kafama sıçıyim. Uzun zamandır hiçbir kitabı okurken bu kadar mutlu olmamıştım. Kitap hakkındaki ayrıntıları daha sonra aktarırım, şimdi kitaba dönüyorum.

19.4.09

pitbull vs. bedük

Bu adamla bedük'ü benzeten bir ben miyim? Yoksa ben deli miyim?

calle 8-Pitbull from Creativeseen on Vimeo.

yine yeniden şerif ısı

Her izlediğimde aynı dozda gülüyorum. Durup durupta bu videoyu izlemiyorum tabiki, disko kralında gösterdi yine öyle hatırladım. Güldüm ama inkar edemem.



*Youtube açamayanlara sayın zeko'nun verdiği linki koyuyorum arkadaşlar. İndirin, yükleyin doya doya izleyin.

16.4.09

İşte çarşaf çarşaf o belgeler!

Sınavım var gelemem dediğimde alaylı bir şekilde -amaan seninde hiç bitmiyoo ki sınavların diyenler, 5-10 gün süren hepsi de test olan finallerinden yakınanlar, geçme notu 50 olanlar, mayısın sonunda okulu kapanıpta mayıs başında hala -ayy çok sıkıldım ya ne zaman kapancak okul diye söylenenler ve daha niceleri bir daha bana böyle şeylerle gelip beni akrabalarınızla ve kendinizle muattap etmeyin olur mu!? Aşağıdaki belgeleri sizin için koydum. Bölümümden asla şikayetçi değilim. Size amaan senin bölümde ne kolaymış bokmuş püsürmüşte demiyorum, her bölümün kendine göre zorllukları tabiki var ama bana yukarıda belirttiğim diyaloglarla gelmeyin n'olur. Sıkıldım çünkü artık bu muhabbetlerinizden, farkındaysanız zaten size lafta anlatmıyorum 2 senedir, hıhı tabi tabi diyip geçiyorum, yüzümde zorlama bir gülümsemeyle. Ayrıca bu finallerin yarısı sözlü ve hepsinin geçme notu 70, ayrıca bütünleme gibi bir olayda yok. Germeyin işte beni daha fazla.

*Tıklayınca büyür onlar, okunmuyo ki hiçbişey deme hemen.



15.4.09

pickpocket:liseden kalma alışkanlık işte hala..


Rüyalarım - Pickpocket
Ruhum bir topun içine sıkışmış, üstüne üstlük birde insanlar benimle oynuyor. Ben yere vurdukça onlar seviniyor, göğe yükseldikçe ben mest oluyorum. Ben yükseldikçe onlar panikliyor ya geri düşmezsem aşağıya?



*pickpocket

13.4.09

insan büyüyünce hayalleri küçülür mü?

2 saat salya sümük ağladım yine.
nasıl bir dünyadır bu; hayal-gerçek, geçmiş-gelecek, doğru-yanlış tüm zıtlıklar bir arada?

9.4.09

kalk gidelim ne var?


*
uzun zaman sonra nihayet film izleyebildim bugün. evdeki izlemediğim yığınla filmden birini seçtim rastgele: wicker park.
güzel bi aşk filmi, fazla bir numarası yok aslında. sevmem tamamen ruh halimle ve filmin müzikleriyle ilgili bir durum, bu yüzden hiç sıkılmadım izlerken. bulursanız izleyin derim yinede. hoş bir senaryosu var, aslında çok tanıdık bir olay. hayır, anlatmayacağım. belki izlemek isteyen çıkar.

evet o güzel soundtrack'i de buldum. paylaşmak istedim. şarkı listesi aşağıda. albüm ise buyrun burda (şifre: etk).

Stereophonics - Maybe Tomorrow
Lifehouse - Everybody is Somebody
Death Cab For Cutie - A Movie Script Ending
Snow Patrol - How To Be Dead
Broken Social Scene - Lover-'s Spit
The Stills - Retour A Vega
Mazzy Star - Flowers in December
Legends - When The Day Is Done
The Shins - When I Goosestep
Jaime Wyatt - Light Switch
Mates Of State - These Days
+\- - All I Do
Múm - We Have A Map Of The Piano
The Postal Service - Against All Odds
Aqualung - Strange and Beautiful
Mogwai - I Know You Are But What Am I
Johnette Napolitano & Danny Lohner - The Scientist (Coldplay cover)

6.4.09

dikkat: bu yazı bol miktarda küfür içerir!

bugün tüm barrak'ları, elin başkanı için bilmem kaç milyon insanı bu yağmurda çamurda trafikte sefil eden sivrizekalılara armağan ediyorum.

ayrıca 10dakikalık ders aramda kürsüyü arayıp hocama beni soran ve tanışmak gibi abidik gubidik bi nedenle kampüsün diğer ucundaki öğrenci işlerine çağıran ç.bey, sizin yüzünüzden derse geç kaldım, ilk defa gördüğüm hoca tarafından terslendim, üstüne üstlük aceleyle boş bulup ilk oturduğum sıradaki sevgili çivi popomda seksi bir delik açtı-hem den sevdiğim kotumda-, 4buçukta sınava girdim, 5te sınavdan çıktım. her gün 10dakikada kızılaya gittiğim yolu 75dk'da gittim. deli gibi yağmura yakalandım, 56dakika boyunca eve gitmek için taksi, otobüs binebileceğim herhangi bir araç bekledim, 150dk sonra nihayet eve vardığıma donuma kadar ıslanmıştım, ayakkabılarımı çıkarıp ters çevirdiğimde içinden sular aktı-çok ciddiyim-.

bugün yayında ve yapımda emeği geçen barrack o.bama, rte ve tüm saz arkadaşları, ç.bey, ö.hoca, trafiğin kapanmasında sorumlu ve görevli olan herkes, altyapısı sıfır şehrimin göl gibi olmuş yollarında gerizekalı gibi gaza basıp daha da ıslanmamı sağlayan tüm g.tten şoförler, 3gündür açılmayan cep telefonum hepiniz hakkında çok iyi şeyler düşünüyorum!
(içimden düşünüyorum o iyi şeyleri merak etmeyin siz totoşlarım. durmak yok yola devam! a.q)

3.4.09

şu hayvandaki uyuma azminin 10da1i bende olsaydı..








ankara'da aşık olmak zor iki gözüm..

ankara'da olmayıp istanbul'da olan 2şey yazınız:
1.hafriyat
2.karga
*geçenlerde kurban düşmüştü aklıma hani yazmıştım birşeyler. bakın neler olmuş:Manyak at Punkreas.org .

*geceleri uyuyamaz, sabahları uyanamaz oldum. kampüste sordum soruşturdum birçok insanda daha varmış aynı durumlar bu ara. havalardan mı acaba?

*ayrıca baş ağrısı nedir bilmeyen ben 3 gündür kıvranıyorum.

*cumartesi-pazar açıköğretim sınavlarım, pazartesiden itibarende kendi vizelerim başlamakta ve ben birçok şeyi yetiştirememekteyim.

buyrun burdan yakın

yemedim içmedim, uyumadım, çalışmadım ve sizler için buldum!
ama öncesinde nakaratının dilinize dolanacağını, bütün gün beyninizde o müzik eşliğinde şarkının sadece aklınızda kalan 11kelimelik nakaratını söyleyip duracağınız konusunda sizi uyarmak isterim.

Çek Git - Musa feat. Gülþah